26 Aralık 2012 Çarşamba

Cep Telefonunun Faydaları Ve Zararları

   CEP   TELEFONUNUN   FAYDALARI   VE   ZARARLARI

FAYDALARI
Cep telefonun birçok faydaları vardır. Örneğin, bir yere gittiğimiz zaman uzak bir yerdeki akrabalarımızla konuşabiliriz veya mesaj atabiliriz. Acil bir durum olduğunda yakınlarımıza haber verebiliriz.
Telefon bazı zamanlar hayatımızı kurtarır. Örneğin, yangın olduğu
zamanlar 155 i aramalıyız.

ZARARLARI
Cep telefonunun faydaları gibi zararları da vardır. Örneğin, uzun süre cep telefonuna bakarsak gözlerimiz çok yorulur. Cep telefonu
kullanıyorsak fazla abartmamalıyız sağlığımız için fazla cep telefo-
nuna bakmamalıyız. Ayrıca cep telefonu radyasyon verdiği için ya-
nımıza fazla yaklaştırmamalıyız ve dikkat etmeliyiz. Bütün insanlara  
cep telefonunun zararlarını göz önünde bulundurarak fazla kullan-
mamalarını tavsiye ederim.
 
                                   







Facebook, Twitter, Youtube un Çocuklar Üzerindeki Etkisi

     FACEBOOK, TWİTTER VE YOUTUBE UN ÇOCUKLAR

                               ÜZERİNDEKİ   ETKİSİ

   Facebook, Twitter ve Youtube çocuklar için çok zararlıdır.Çocuk-
lar bu internet sitelerine girdikçe asosyalleşirler ve derslerine çalış-
mayıp sıvavlarında  başarısız olurlar. Çocuklara göre bu siteler çok
eğlencelidir ama çocuklar bu sitelerin zararlı olduğunu bilmedikleri
için çocukların büyüklerinin onlara bu siteleri yasaklaması veya en fazla 1-2 saat çocuklarına internete girmeleri için izin vermelidirler.
Bu sitelerin zararları çocuklara anlatılmalıdır ve internete çocukla-
rın çok girmemeleri sağlanmalıdır. Çocukların her zaman aile bü-
yüklerini dinlemelerini onların doğru kararlar vereceklerini bilmele-
rini ve çocukların bu sitelere fazla girmemelerini, derslerini boşla-
mamalarını tavsiye ederim.

RÜYAM

                                              RÜYA    

    Uyku sırasında çeşitli sahneler görürüz. Normel hayatta yapama- yacağımız şeyleri rüyamızda sahne olarak görürüz.Zaman ilerledikçe  insanlar rüya tabirleri adlı bir kitap yazmıştır. Bu kitap insanların çok işine yaramıştır. Rüyalar sadece uyurken görülür.

   Ben rüyamda harikalar diyarındaydım. Orada çiçekler, ağaçlarda meyveler vardı. İnsanlar orada bana çok iyi davranıyorlardı. Herkes 
çok iyi niyetliydi. Hiç yüzlerini düşürmüyorlardı.Bana karşı çok say
gılıydılar. Orada hiç canım sıkılmıyordu. Beni güldürmeye çalışıyor-
lardı. Orada birsürü çikolata vardı. Onlar bana çikolata yediriyorlar-
dı. Herşey çok olağan üstüydü. Gerçekte olamayan şeyler rüyamda oluyordu. Ben rüyalarımı çok seviyorum. Kötü bir rüya gördüğüm zaman çok korkuyorum ama rüyalar gerçek olmadığı için tekrar iyi halime geri dönüyorum. Ben çocuklara kötü rüya gördükleri zaman  
üzülmemelerini ve anne babalarının da onlara rüyaların gerçek ol-
mayacağını söylemelerini tavsiye ederim.


 
                                                  

12 Aralık 2012 Çarşamba

Arkadaşlarıma Hazırladığım Konuşma

                             SAĞLIKLI   BESLENME

 Sevgili arkadaşlar,
Ben sizler için sağlıklı beslenme konulu bir konuşma hazırladım. 
 Yaşamsal faaliyetlerimizin devam etmesi için beslenmemiz gerekir.
Yediğimiz besinlerin içinde vücudumuz için gerekli maddeler bulu-
nur. Karbonhidrat, protein, yağ besinlerin içerisinde bulunan ve vü-
cudumuz için gerekli besin maddeleridir. Satın aldığımız ürünlerde 
üzerinde yazan son kullanma tarihlerine bakmalıyız tarihi geçmiş  besinleri tüketmemeliyiz. Sebze ve meyveleri alırken taze olup ol-
madığına dikkat etmeliyiz. Çürümüş, bozulmuş besinleri tüketme-
meliyiz. Açıkta satılan yiyeceklerden almamalıyız. Yiyeceklerimizi
bozulmadan uzun süre korumak için buzdolabı, dondurucu gibi or-
tamlarda saklamalıyız. Dolayısıyla sağlığımızı korumak için sağlıklı 
beslenmeliyiz.

10 Aralık 2012 Pazartesi

TEKNOLOJİNİN İNSANLARA FAYDALARI

             TEKNOLOJİNİN   İNSANLARA   FAYDALARI

  Teknolojinin insanlara birçok faydaları olmuştur ve olmaya devam 
ediyordur. Teknoloji biz insanların hayatını kolaylaştırır.
  Teknolojinin Faydalarını Maddeler Halinde Açıklayabiliriz,                                                                    
1. İnternet sayesinde insanlar uzakta olan tanıdıklarıyla kolayca gö-
tülü veya yazılı konuşabilirler.
2. Teknoloji tıp alanında çok faydalıdır. Örneğin, bir böbrek hastası 
için diyaliz makinesi gerekir. Eğer teknoloji olmasaydı insanlar iyi-
leşemezlerdi. Bu yüzden teknoloji tıp alanında da çok faydalıdır.
3. Teknoloji eğitim alanında çok faydalıdır. Örneğin, bilgisayar, pro-
jeksiyon makinesi, episkop okullarda faydalı olan teknolojik aletlerdendir. 
4. Teknolojinin ulaşım alanında da çok faydaları vardır. Eskiden yollar atlarla veya yürüyerek gidilerek aylarca hatta yıllarca geçer-
miş.Teknoloji sayesinde insanlar artık gidecekleri yerlere kısa süre-
de gidebilmektedir.
5. Teknoloji sayesinde insanlar çok daha kolay yaşam imkamlarına
sahip oldular ve yapacakları işleri çabuk ve rahat yaparlar. Örneğin,
evlerde kullanılan bulaşık makinesi, buzdolabı, çamaşır makinesi gibi teknolojik ürünler işlerimizi kolayca  ve hızlıca yapmamızı sağ-
larlar. Bu nedenle daha az enerji sarfederiz.
6. Teknoloji sayesinde gazete, internet, televizyon, radyo ve iletişim
aletleri ile daha fazla insana haberler ulaştırılmaktadır.

                              



                  

6 Aralık 2012 Perşembe

Sağlıklı Beslenme Nedir Yemek Seçmenin Zararları Nelerdir En Sevdiğim Yemekler Nelerdir

    SAĞLIKLI   BESLENME   NEDİR   YEMEK   SEÇMENİN 

   ZARARLARI   NELERDİR   EN   SEVDİĞİM   YEMEKLER

                                     NELERDİR.

                            



   Herkesin kendine göre beslenme şekli vardır. Bazı insanlar az öğün yapar ve öğünlerinde çok yer, bazı insanlar ise çok öğün yapar 
ve öğünlerinde az yer. Çok öğün yapan insanlar öğünlerinde az yiyerek daha sağlıklı olurlar.Eğer bütün besinlerden azar azar ye-
mezsek beslenme sağlığımız bozulabilir.Diyet sağlıklı beslenmek demektir.
   Yemekleri fazla ayırmak bizler için sağlıksızdır.Eğer yemek ayırır-
sak karbonhidrat, protein ve vitamin  alamayız. Bunun sonucunda hem enerjimiz kalmaz hem de vücudumuzda çeşitli sağlık sorunları oluşur. Örneğin, insanların küçüklükten başlayarak süt içmesi gere-
kir.Eğer süt içmezsek kemik gelişimimiz güçlenemez ve proteinler 
kemiklerimize inmez.Proteinler kemiklerimize inmeyince de boyu-
muz uzamaz, kemiklerimiz güçlenemez. Her gün en az yarım bardak 
süt içmeliyiz. Örneğin, bir çocuk peyniri zeytini vb. kahvaltılık şey-
leri sevmezse ve kahvaltısını güçlü bir şekilde yapmazsa besinlerden enerji alamaz, güçlü olamaz, enerjisi olmadığı için de hemen güçsüz düşer, işlerini tam yapamaz ve derslerinde başarılı olamaz. Dışarıda
satılan yiyecekler mesela hamburger, börek vb. gibi ürünleri fazla 
tüketmemeliyiz eğer bunkarı fazla yersek sağlığımızda sorunlar çı-
kabilir. Kış mevsiminde bol miktarda "C" vitamini tüketmeliyiz. Be-
nim en sevdiğim sebzeler, taze fasulye ve kuru fasulye. Benim en sevdiğim meyveler, çilek, muz, mandalina, portakal, karpuz, kavun gibi benzeri şeyler. Benim en sevdiğim yemekler, mantı, makarna, pilav, güveç, tavuk gibi benzeri şeylerdir.
   Sağlıklı beslenmeliyiz çünkü sağlıklı beslenme yaşamımız için ge-
reklidir. Bütün herkese yemek seçmemelerini, bütün yemeklerden 
azar azar yemelerini tavsiye ediyorum. 
YEMEK, KEK TARİFİ,
- 1 bardak sıvı sanayağ,
- 3 yumurta,
- 150 gr. pudra şekeri,
- 1 kabartma tozu,
- 1 bardak ceviz,
- 1 vanilya.
Kreması,
1 su bardağı pudra şekeri ve 1 limon suyunu iyice karıştırıp üstüne sürüyoruz.Sonra da fırına atıp pişmesini bekliyoruz ve piştikten son-
ra da afiyetle yiğiyoruz.

                
   
   

5 Aralık 2012 Çarşamba

NURULLAH ATAÇ IN BİYOGRAFİSİ

                 NURULLAH   ATAÇ IN   BİYOGRAFİSİ

   Nurullah Ataç, 1898 ve 1957 yılları arasında yaşamıştır. Tanınmış yazarlarımızdandır. Hammer’in “Osmanlı Tarihi” ni dilimize çevirmiş olan Atâ Bey’in oğludur. 23 Ağustos 1898’de İstanbul’da doğdu. Orta tahsilini Galatasaray Lisesi’nde yaptı. Orasını bitirmeden İsviçre’ye gitti. Bir müddet de orada okudu.
1922’de Darülfünun’un Edebiyat Fakültesine devam etti. Ataç yazarlıkla beraber öğretmenliğe de hemen aynı zamanda başlamıştır. Maarif Vekâleti Talim ve Terbiye Dairesi’nde çalıştı, çeşitli okullarda edebiyat, sanat tarihi ve Fransızca öğretmenliği yaptıktan sonra 1945 yılında öğretmenlikten ayrıldı. Son resmî görevi Cumhurbaşkanlığı mütercimliğiydi.
1952’de, bu vazifeden emekliye ayrıldı. O zamandan beri yalnız gazetelerde ve dergilerde yaz yazıyordu. Ataç’ın yazı hayatı 1921’de “Dergâh” dergisine yazmakla başlar. Sonradan, belli başlı gazetelerin hemen hepsinde fıkra yazarı olarak çalıştığı gibi, dergilerin çoğunda da yazıları çıktı. Maarif Vekâleti Tercüme Bürosu’nun kuruluşuna da yardım etti.
Türk dilinin özleştirilmesini kendisine dâva edinmişti. Şiir üzerine, edebiyat üzerine yazdıklarıyla yetişen nesillere tesir etti. Nurullah Ataç, eleştirmeci olarak tanınmıştır. Üslûbu sadedir, en çok devrik cümle yapısıyla özelik taşır. Kendi yazdığı eserler az, tercümeleri çoktur, elli cildi geçer.

REŞAT NURİ GÜNTEKİN İN BİYOGRAFİSİ

         REŞAT     NURİ     GÜNTEKİN İN     BİYOGRAFİSİ

   Türk Edebiyatının efsane yazarlarından olan Reşat Nuri Güntekin,25 Kasım 1889 tarihinde İstanbul’da dünyaya gelmiştir. İlköğretim ve Ortaöğretimin ardından Üniversite hayatını İstanbul Üniversitesinde geçirmiş ve başarı ile mezun olmuştur.
Üniversite’nin ardından öğretmenliğe başlayan Reşat Nuri Güntekin, ilk olarak 1913 yılında Bursa’da bir okulda öğretmenlik hayatına başlamıştır. Bursa’nın ardından öğretmenlik hayatına çeşitli şehirlerin çeşitli okullarında devam etmiştir.
1931 yılında Resmi Olarak Milli Eğitim Müfettişliğine başlamıştır ve eğitim-öğretim sektöründe hizmet vermeye devam etmiştir.1933 – 1943 yılları arasında siyasete atılan Reşat Nuri Güntekin, bu tarihler arasında Meclis’te Çanakkale Milletvekili olarak boy göstermiştir.
Yazarlık hayatına 1.dünya savaşı sonunda başlayan Reşat Nuri, ilk eseri olan Eski Ahbap isimli romanını yine 1917 yılında çıkarmıştır.1918 yıllında Tiyatro ve eleştiri yazıları da yazmaya başlayan Güntekin, gazetelerde yazmaya ve hikâyeler türetmeye başlamıştır.
Zaman geçtikçe birçok esere imza atan Reşat Nuri Güntekin, Çalıkuşu, Yaprak Dökümü, Kavak Yelleri gibi eserlere de imza atmıştır ve Türk Edebiyatının en önemli isimleri arasında kendine yer bulmuştur.
Zaman geçtikçe ilerleyen yaşlarında amansız bir hastalık olan Kanser’e yakalanan Reşat Nuri Güntekin, tedavi için gittiği Londra’da hayatını kaybetmiştir. Mezarı ise İstanbul Karacaahmet Mezarlığında bulunmaktadır.

4 Aralık 2012 Salı

ORHAN KEMAL İN BİYOGRAFİSİ

               ORHAN      KEMAL İN      BİYOGRAFİSİ                               

  Orhan Kemal (Mehmet Raşit Öğütçü) 15 Eylül 1914 tarihinde Ceyhan'da doğdu. İlk Büyük Millet Meclisi için Kastamonu Mebusu yapılan ve Atatürk'ün yokluğunda seçildiği Adalet Bakanlığından, üç gün sonra baskıyla istifa ettirilmekle bırakılmayıp, hemen her fırsatta neredeyse tüm İstiklal Mahkemeleri'nde yargılanan büyük muhalif Abdülkadir Kemali Bey'in oğludur. Babasının, 1930'da Ahrar Fırkasını kurmak ve gazete çıkarmak yüzünden öldürülme korkusuyla Suriye'ye geçmesi üzerine, Orhan Kemal de ortaokulun son sınıfında öğrenimini yarıda bırakmak zorunda kaldı. Suriye ve Lübnan'da bir süre babasıyla birlikte kaldıktan sonra, ondan ayrılarak Adana'ya döndü. Çırçır işletmelerinde işçi, dokumacı, ambar memur, Milli Mensucat Fabrikası'nda katip olarak çalıştı. Askerliği esnasında, komünizm propagandası yapma suçuyla beş yıl hapse mahkum edildİ. Serbest kaldığında amelelik, sebze nakliyeciliği, Adana Verem Savaş Derneği'nde katiplik yaptı. 1950'de İstanbul'a yerleşerek hayatını yazılarıyla kazanmaya çalıştı. Bulgaristan ve Romanya Yazarlar Birliği'nin davetlisi olarak, daha çok da tedavi amacıyla gittiği Sofya'da 2 Haziran 1970 tarihinde beyin kanamasından öldü, İstanbul'da toprağa verildi.

Biyografi - Kim Kimdir

        HALİT   ZİYA   UŞAKLIGİL İN  BİYOGRAFİSİ

  1866 yılında İstanbul’da doğdu. İstanbul’da ilk mektep ve askeri rüşdiyede okudu.1873-1878 yılları arasında babasının işleri kötü gitmeye başladı. Annesiyle birlikte, İzmir’e dedesinin yanına gönderildi. Öğrenimini İzmir Rüşdiyesi’nde sürdürdü. Bu arada babasının işlerini düzene koyup İzmir’e gelişi ve yeni bir ticaretevi açışıyla, sığıntı olma düşüncesini de zihninden attı. İkinci bir okula hazırlık için Frenk Mahallesi’nin Alioti bölümündeki Auguste de Jaba adlı avukatın emrine verildi. 

  Babasının katibi olarak işe başladı. Bu iş edebiyat merakıyla pek bağdaşmadığından, yeni iş tavsiyelerini dikkate aldı. İstanbul’da hariciyeci olmak için yaptığı başvuru, sonuçsuz kaldı. İzmir’e dönüşünde, Rüşdiye öğretmenliğine başladı. Akabinde Osmanlı Bankası’na girdi. İstanbul’da Reji Genel Müdürlüğü’nün başkatiplik teklifini kabul ederek İzmir’den ayrıldı. Reji’deki çalışma günlerinde, Servet-i Fünun’a da katılarak, edebi faaliyetlerini yoğunlaştırdı.

  Meşrutiyet’ten sonra bir süre, Darülfünun Edebiyat Fakültesi’nde, Batı edebiyatı okuttu. Sonra Mabeyn Başkatibi oldu. Buradan ayrıldıktan sonra memuriyete dönmedi. Bütün zamanını, edebiyata verdi. 23 Mayıs 1945 tarihinde İstanbul’da öldü.
  Ben Halit Ziya Uşaklıgil i çok severim. O çok önemli bir yazardır.

2 Aralık 2012 Pazar

ZİYA GÖKALP İN BİYOGRAFİSİ

      ZİYA    GÖKALP İN    BİYOGRAFİSİ 

 23 Mart 1876 tarihinde Diyarbakır’da doğdu. Asıl adı Mehmet Ziya. Babası yerel bir gazetede çalışıyordu. Eğitimine Diyarbakır’da başladı. Amcasından geleneksel İslam ilimlerini öğrendi. 1895 yılında İstanbul’a gitti. Baytar Mektebi'ne kaydını yaptırdı. Buradaki öğretimi sırasında İbrahim Temo ve İshak Sukûti ile tanıştı. Jön Türkler’den etkilendi. İttihat ve Terakki Cemiyeti’ne katıldı. Muhalif eylemleri nedeniyle 1898 yılında tutuklandı. Bir yıl cezaevinde kaldı. 1900 yılında serbest bırakıldıktan sonra Diyarbakır’a sürgüne gönderildi. 1908 yılına kadar Diyarbakır'da küçük memuriyetler yaptı. II.Meşrutiyet'ten sonra İttihat ve Terakki'nin Diyarbakır şubesini kurdu ve temsilcisi oldu. Peyman gazetesini çıkardı. 1909 yılında Selanik'te toplanan İttihat Terakki Kongresi'ne Diyarbakır delegesi olarak katıldı. Bir yıl sonra, örgütün Selanik’teki merkez yönetim kuruluna üye seçildi. 1910 yılında kurulmasında öncülük yaptığı İttihat Terakki İdadisi'nde sosyoloji dersleri verdi. Bir yandan da Genç Kalemler dergisini çıkardı. 1912 yılında Ergani Maden'den Meclis-i Mebusan'a seçildi, İstanbul'a taşındı. Türk Ocağı'nın kurucuları arasında yer aldı. Derneğin yayın organı Türk Yurdu başta olmak üzere Halka Doğru, İslam Mecmuası, Milli Tetebbular Mecmuası, İktisadiyat Mecmuası, İçtimaiyat Mecmuası ve Yeni Mecmua'da yazılar yazdı. Bir yandan da Darülfünun-u Osmani'de (İstanbul Üniversitesi) sosyoloji dersleri verdi. 
  Birinci Dünya Savaşı'nda Osmanlı Devleti'nin yenilmesinden sonra, bütün görevlerinden alındı. 1919 yılında İngilizler tarafından Malta Adası'na sürgüne gönderildi. 2 yıllık sürgün döneminden sonra Diyarbakır'a gitti, Küçük Mecmua'yı çıkardı. 1923 yılında Ankara'ya gitti. Maarif Vekaleti Telif ve Tercüme Heyeti Başkanlığı'na atandı. Aynı yıl İkinci Dönem Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne Diyarbakır milletvekili olarak girdi. Kısa süren bir hastalığın ardından, 25 Ekim 1924 tarihinde İstanbul’da vefat etti.

CEMAL SÜREYYA NIN BİYOGRAFİSİ

   CEMAL   SÜREYYA NIN   BİYOGRAFİSİ

 1931'de Erzincan'da doğdu. 9 Ocak 1990'da İstanbul'da yaşamını yitirdi. Asıl ismi Cemalettin Seber.Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Maliye ve İktisat Bölümü'nü bitirdi. Maliye Bakanlığı'nda müfettiş yardımcılığı ve müfettişlik görevleri yaptı. 1982'de müşavir maliye müfettişliğinden emekli oldu. Ağustos 1960'ta başladığı ve yalnızca dört sayı çıkarabildiği Papirüs dergisini, Haziran 1966-Mayıs 1970 arası 47, 1980-1981 arası iki sayı daha çıkardı. 1978'de Kültür Bakanlığı'nda Kültür Yayınları Danışma Kurulu üyesi olarak da görev yaptı. Emekliliğinden sonra, yayınevlerinde danışman ve ansiklopedilerde redaktör olarak çalıştı.
   Birçok dergide yazıları ve şiirleri yayımlandı. Oluşum, Türkiye Yazıları, Maliye Yazıları dergileri ile Saçak dergisinin kültür-sanat bölümünü bir süre yönetti. Politika, Aydınlık ve Yeni Ulus gazeteleri ile Yazko Somut ve 2000'e Doğru dergilerinde köşe yazıları yazdı. İkinci Yeni hareketinin önde gelen şair ve kuramcılarından sayılır.
  Şiire lise yıllarında aruz denemeleriyle başladı. İlk şiiri "Şarkısı-Beyaz" Ocak 1953'te Mülkiye dergisinde yayınlandı. 1950'lerin başlarında gelişen ikinci yeni hareketine katılmakla birlikte, şiirde anlamsızlığı savunan görüşleri benimsemedi. Karşı çıktığı geleneğin diri değerlerinden yararlandı. Şiirde erotizmi canlandırırken, toplumsal değerlere uzak düşmedi. Şiirin "anayasaya aykırı" olduğunu, doğanın ahlakı kovduğu yerde ve yasadışı olduğunu savundu. Bu görüş onu şiirde öyküden kaçınmaya, çarpıcı, yoğun imge adacıklarından oluşan bir söz sanatına yöneltti. Düzyazılarında sürekli yeni sorular sordu. Denemelerinde de başka sanatçılar, özellikle şairler üzerinde durmayı yeğledi.Ölümünden sonra adına bir şiir ödülü konuldu.

1 Aralık 2012 Cumartesi

AŞIK VEYSEL İN BİYOGRAFİSİ

              AŞIK    VEYSEL İN     BİYOGRAFİSİ

 25 Ekim 1894'te Sivas'ın Şarkışla ilçesi Sivrialan köyünde dünyaya geldi. 21 Mart 1973'te yine Sivrialan'da yaşamını yitirdi. Çocukken çiçek hastalığı yüzünden bir gözünü, daha sonra bir kaza sonucu diğer gözünü kaybetti. Saz çalmayı öğrendi. Yunus Emre, Pir Sultan Abdal, Karacaoğlan, Emrah, Dadaloğlu gibi halk ozanlarından etkilenerek türkü yorumu ve sazda ustalaştı. İki kez evlendi. 7 çocuğu oldu. Anadolu'yu kent kent dolaşıp şiirlerini sazıyla seslendirdi. Köy Enstitüleri'nde saz ve halk türküleri dersleri verdi. Ölüm nedeni akciğer kanseri. En güzel şiirlerinden bazılarını ölümünden hemen önce yazdı. Şimdi Şarkışla'da her yıl adına bir şenlik yapılır. Türkçesi yalındır. Dili ustalıkla kullanır. Tekniği gösterişsiz ve nerdeyse kusursuzdur. Yaşama sevinciyle hüzün, iyimserlikle umutsuzluk şiirlerinde iç içedir. Doğa, toplumsal olaylar, din ve siyasete ince eleştiriler yönelttiği şiirleri de var. Şiirleri, Deyişler, Sazımdan Sesler, Dostlar Beni Hatırlasın isimi kitaplarında toplandı. Ölümünden sonra Bütün Şiirleri adıyla eserleri tekrar yayınlandı.

29 Kasım 2012 Perşembe

Mehmet Akif Ersoy un Biyografisi

           MEHMET    AKİF    ERSOY UN    BİYOGRAFİSİ

Asıl adı Mehmet Ragif olan Mehmet Akif 1873 yılında İstanbul’da doğdu. Annesi Emine Şerife Hanım, babası Temiz Tâhir Efendidir. İlk tahsiline Emir Buhâri Mahalle Mektebinde başladı. İlk ve orta öğrenimden sonra Mülkiye Mektebine devam etti. Babasının vefâtı ve evlerinin yanması üzerine mülkiyeyi bırakıp Baytar Mektebini birincilikle bitirdi. Tahsil hayâtı boyunca yabancı dil derslerine ilgi duydu. Fransızca ve Farsça öğrendi. Babasından Arapça dersleri aldı.
Zirâat nezâretinde baytar olarak vazife aldı. Üç dört sene Rumeli, Anadolu ve Arabistan’da bulaşıcı hayvan hastalıkları tedâvisi için bir hayli dolaştı. Bu müddet zarfında halkla temasta bulundu. Âkif’in memuriyet hayatı 1893 yılında başlar ve 1913 târihine kadar devam eder.
Memuriyetinin yanında Ziraat Mektebinde ve Dârulfünûn’da edebiyat dersleri vermiştir.
1893 senesinde Tophâne-i Âmire veznedârı M. Emin Beyin kızı İsmet Hanımla evlendi.
Âkif okulda öğrendikleriyle yetinmeyerek, dışarda kendi kendini yetiştirerek tahsilini tamamlamaya, bilgisini genişletmeye çalıştı. Memuriyet hayatına başladıktan sonra öğretmenlik yaparak ve şiir yazarak edebiyat sâhasındaki çalışmalarına devam etti. Fakat onun neşriyat âlemine girişi daha fazla 1908′de İkinci Meşrutiyetin îlânıyla başlar. Bu târihten itibaren şiirlerini Sırât-ı Müstakîm’de yayınlanır.
1920 târihinde Burdur Mebusu olarak Birinci Büyük Millet Meclisine seçildi. 17 Şubat 1921 günü İstiklâl Marşı’nı yazdı. Meclis 12 Martta bu marşı kabul etti.
1926 yılından îtibâren Mısır Üniversitesinde Türkçe dersleri verdi. Derslerden döndükce Kur’ân-ı kerîm tercümesiyle de meşgul oluyordu, fakat bu sırada siroza tutuldu. Önceleri hastalığının ehemmiyetini anlayamadı ve hava değişimiyle geçeceğini zannetti. Lübnan’a gitti. Ağustos 1936′da Antakya’ya geldi. Mısır’a hasta olarak döndü.
Hastalık onu harâb etmiş, bir deri bir kemik bırakmıştı. İstanbul’a geldi. Hastanede yattı, tedâvi gördü. Fakat hastalığın önüne geçilemedi. 27 Aralık 1936 târihinde vefat etti. Kabri Edirnekapı Mezarlığındadır.

Ömer Seyfettin in Biyografisi

             ÖMER    SEYFETTİN İN    BİYOGRAFİSİ

28 Şubat 1884 tarihinde Balıkesir'in Gönen ilçesinde doğdu. Öğrenimine Gönen'de başladı. Ayancık'ta ve annesiyle birlikte geldiği İstanbul'da Aksaray'daki Mekteb-i Osmaniye'ye devam etti. Eyüp'teki Baytar Rüşdiyesi'ni bitirdi. Asker çocuğu olduğu için Kuleli Askeri İdadi'sine yazıldı. Bir müddet sonra da Edirne Askeri İdadisi'ne nakl olarak öğrenimini burada tamamladı. Daha sonra İstanbul'da Mekteb-i Harbiye'ye geldi. Piyâde mülâzımı sânisi rütbesiyle buradan mezun oldu. Teğmenlikle İzmir'de, sonra üsteğmen olarak Rumeli'de görev yaptı. Askerlik'ten ayrılıp Selanik'e gelerek, Genç Kalemler dergisinde yazmaya başladı. Balkan Savaşı'nda tekrar subay olarak orduya döndü. Yunanlılar'ın elinde bir yıl kadar esir kaldı. Esareti sırasında da öykü yazamaya devam ederek bunları Halka Doğru, Türk Yurdu ve Zakâ dergilerinde yayınladı. İstanbul'a dönünce, ordudan ikinci kez ayrıldı. Ölümüne kadar Kabataş Lisesi'nde edebiyat öğretmenliği yaptı. 6 Mart 1920 tarihinde İstanbul'da öldü. 

Yeni Yıldan Beklentilerim

                 YENİ    YILDAN    BEKLENTİLERİM

  Ben yeni yılda mutlu, neşeli ve huzurlu bir gün bekliyorum.Dersle-
rimde 4,5 bekliyorum. Yeni yıl demek herkesin yeni bir sayfa açma-
sı demektir.Umarım herkesin yeni yılı mutlu,neşeli ve huzurlu geçer.

                   SEVGİLERLE,  AYSUN  ARSLAN.
                                                                                          
                               
                          

27 Kasım 2012 Salı

MUTLU PRENS kitap özeti

                   MUTLU     PRENS                        Ülkenin çok ünlü bir heykeliymiş. Onun ilginç bir özelliği değerli taşlarla süslenmesiymiş. Kent halkı ona" Mutlu Prens" adını takmış. 
   Sıcak mevsimler geçmiş, havalar artık soğumaya başlamış. Sıcak ülkelere göçen kırlangıç sürüleri için kent dışındaki göl, dinlenme yeriymiş. O gün göl kıyısındaki sazlıkta mola veren kırlangıçlar, dinlendikten sonra tekrar havalanmışlar. Sürüden birinin aklı, gölde-
ki bir sazda kalmış.Geri dönüp sazı yeniden görmek istiyormuş.Son-
ra vazgeçmiş.Kentin üstünden geçerken, parkın ortasındaki heykel ilgisini çekmiş. Tanışmak için, süzülüp Mutlu Prens in ayaklarının arasına konmuş. 
- Ben, kırlangıç.
- Bana da Mutlu Prens diyorlar.
- Bu ad, değerli taşlarına, gülen yüzüne çok yakışıyor.
- Gerçekten öyle mi
- Evet. Baksanıza ne denli sevimli ve gözalıcısınız demiş.
  Sözünü tamamlamıştı ki, kırlangıcın kanatlarına iki damla düşmüş bunlar mutlu prensin gözyaşlarıymış. Kırlangıç çok şaşırmış.
- Neden ağlıyorsunuz. Yoksa sizi üzecek bir şey mi yaptım diye sor-
muş kırlangıç.
- Hayır dostum. Siz üzmediniz. Ben, eskiden sarayda yaşardım. Sa-
rayın dışında olup bitenden haberim yoktu. Gün geldi, öldüm. Ölünce sevenlerim işte bu heykelimi yapıp kenti çepeçevre    görebildiğim bu parka koydular. Şimdi buradan herşeyi görebiliyo-
rum. Yardıma ihtiyacı olan insanları gördükçe de hüzünleniyor, göz-
yaşlarımı tutamıyorum demiş.
- Sizi çok iyi anlıyorum, demiş kırlangıç.
  Mutlu Prens,
- Örneğin, kent dışındaki köhne mahallede, yaşlı yoksul bir kadın terzi var. Hasta oğlunun ondan istediği bir bardak portakal suyunu
alıp içiremiyor. Bu yüzden anne yüreği acılar içinde, demiş.
  Kırlangıç, 
- Üzülmekte haklısınız, ama ne yapabilirizki demiş.
  Mutlu Prens,
- Bana yardım edebilirseniz, annesini de hasta çocuğu da mutlu ede-
bilirsiniz demiş.
  Kırlangıç önce düşünmüş, sonra yardım etmek istemiş.
  Mutlu Prens,
- Öyleyse kılıcımın kabzasındaki elması terzi kadına götürür müsü-
nüz, bu elması satarak çocuğunu sağlığına kavuşturabilir demiş.
  Kırlangıç söylenileni yapmış. Mutlu Prens yardıma muhtaç birisini
gördükçe kırlangıça söylemiş, kırlangıçta dayanamayıp yapmış ve Mutlu Prens in bütün elmasları gitmiş. En sonunda da Mutlu Prens görememiş ve kırlangıç dayanamayıp onunla kalmış. Kırlangıç soğuktan ölmüş ve Mutlu Prens in kalbi dost acısına dayanamayıp 
ortasından çatlamış. 
  Kent yöneticileri, ertesi gün Mutlu Prens in bu son halini görünce
şaşıp kalmışlar. Heykelin ayakları arasında bir kuş ölüsü varmış.Gö-rünüşünü hiç beğenmediği heykeli hemen yıktırmış. Mutlu Prens in heykeli eritilmeye gönderilmiş. Eritme işinde çalışanlar, heykelin çatlayan kalbinin erimediğini görüp şaşırmışlar. 
  O sırada yeryüzünün en değerli iki nesnesini aramaya çıkan bir meleğin bu kente uğradığı söylentisi yayılmış. Halk meleğin, çöpe atılan kırlangıç ölüsü ile Mutlu Prens in erimeyen kurşun kalbini alarak gökyüzüne yükseldiğini söylüyormuş. Mutlu Prens ve kırlangıç gökyüzünde mutlu bir şekilde dostluklarını sürdürmüşler.

ÖĞRETMENİM

                    ÖĞRETMENİM                                  

Öğretmenim,
Sen bizi her zaman korudun,
Hiç usanmadan bizle uğraştın,
Benim canım öğretmenim.

Öğretmenim sen bizim hep içimizdesin,
Sen bizi hep ısıtırsın,
Bizim için en iyisini düşünürsün,
Benim canım öğretmenim.

Bir gün ben de senin gibi meslek sahibi olacağım,
Bana da öğrencilerim bir gün böyle şiir yazacaklar,
Siz bizim her zaman içimizdesin,
Benim canım öğretmenim.

Öğretmenim sen çok iyi kalpli birisin,
Biz sizi çok seviyoruz,
Siz bizim her zaman içimizdesin,
Benim canım öğretmenim.

Biz sizi hiç unutmayacağız,
Sizi hep seveceğiz,
Derslerimize çalışacağız,
Benim canım öğretmenim.

16 Kasım 2012 Cuma

ATATÜRK' E MEKTUP

                               ATATÜRK 'E    MEKTUP                                          

       Atatürk'üm,
   Sen bizi düşmanlardan kurtardın, sana büyük bir borcumuz var. Sen kadınlara seçme ve seçilme hakkı verdin. Hiç pes etmedin ve bizi düşmanlardan kurtardın. Herkesin iyiliğini düşündün ve bencillik etmedin. Herkese soyadı verdittirdin. Arap harfleri yerine yeni Latin harfleri yani alfabe getirdin. Herkese kendini sevdirdin ve çok dürüst bir şekilde düşmanlarla savaştın. Sen bizim kahramanımızsın. Seni çok seviyorum.