29 Kasım 2012 Perşembe

Mehmet Akif Ersoy un Biyografisi

           MEHMET    AKİF    ERSOY UN    BİYOGRAFİSİ

Asıl adı Mehmet Ragif olan Mehmet Akif 1873 yılında İstanbul’da doğdu. Annesi Emine Şerife Hanım, babası Temiz Tâhir Efendidir. İlk tahsiline Emir Buhâri Mahalle Mektebinde başladı. İlk ve orta öğrenimden sonra Mülkiye Mektebine devam etti. Babasının vefâtı ve evlerinin yanması üzerine mülkiyeyi bırakıp Baytar Mektebini birincilikle bitirdi. Tahsil hayâtı boyunca yabancı dil derslerine ilgi duydu. Fransızca ve Farsça öğrendi. Babasından Arapça dersleri aldı.
Zirâat nezâretinde baytar olarak vazife aldı. Üç dört sene Rumeli, Anadolu ve Arabistan’da bulaşıcı hayvan hastalıkları tedâvisi için bir hayli dolaştı. Bu müddet zarfında halkla temasta bulundu. Âkif’in memuriyet hayatı 1893 yılında başlar ve 1913 târihine kadar devam eder.
Memuriyetinin yanında Ziraat Mektebinde ve Dârulfünûn’da edebiyat dersleri vermiştir.
1893 senesinde Tophâne-i Âmire veznedârı M. Emin Beyin kızı İsmet Hanımla evlendi.
Âkif okulda öğrendikleriyle yetinmeyerek, dışarda kendi kendini yetiştirerek tahsilini tamamlamaya, bilgisini genişletmeye çalıştı. Memuriyet hayatına başladıktan sonra öğretmenlik yaparak ve şiir yazarak edebiyat sâhasındaki çalışmalarına devam etti. Fakat onun neşriyat âlemine girişi daha fazla 1908′de İkinci Meşrutiyetin îlânıyla başlar. Bu târihten itibaren şiirlerini Sırât-ı Müstakîm’de yayınlanır.
1920 târihinde Burdur Mebusu olarak Birinci Büyük Millet Meclisine seçildi. 17 Şubat 1921 günü İstiklâl Marşı’nı yazdı. Meclis 12 Martta bu marşı kabul etti.
1926 yılından îtibâren Mısır Üniversitesinde Türkçe dersleri verdi. Derslerden döndükce Kur’ân-ı kerîm tercümesiyle de meşgul oluyordu, fakat bu sırada siroza tutuldu. Önceleri hastalığının ehemmiyetini anlayamadı ve hava değişimiyle geçeceğini zannetti. Lübnan’a gitti. Ağustos 1936′da Antakya’ya geldi. Mısır’a hasta olarak döndü.
Hastalık onu harâb etmiş, bir deri bir kemik bırakmıştı. İstanbul’a geldi. Hastanede yattı, tedâvi gördü. Fakat hastalığın önüne geçilemedi. 27 Aralık 1936 târihinde vefat etti. Kabri Edirnekapı Mezarlığındadır.

Ömer Seyfettin in Biyografisi

             ÖMER    SEYFETTİN İN    BİYOGRAFİSİ

28 Şubat 1884 tarihinde Balıkesir'in Gönen ilçesinde doğdu. Öğrenimine Gönen'de başladı. Ayancık'ta ve annesiyle birlikte geldiği İstanbul'da Aksaray'daki Mekteb-i Osmaniye'ye devam etti. Eyüp'teki Baytar Rüşdiyesi'ni bitirdi. Asker çocuğu olduğu için Kuleli Askeri İdadi'sine yazıldı. Bir müddet sonra da Edirne Askeri İdadisi'ne nakl olarak öğrenimini burada tamamladı. Daha sonra İstanbul'da Mekteb-i Harbiye'ye geldi. Piyâde mülâzımı sânisi rütbesiyle buradan mezun oldu. Teğmenlikle İzmir'de, sonra üsteğmen olarak Rumeli'de görev yaptı. Askerlik'ten ayrılıp Selanik'e gelerek, Genç Kalemler dergisinde yazmaya başladı. Balkan Savaşı'nda tekrar subay olarak orduya döndü. Yunanlılar'ın elinde bir yıl kadar esir kaldı. Esareti sırasında da öykü yazamaya devam ederek bunları Halka Doğru, Türk Yurdu ve Zakâ dergilerinde yayınladı. İstanbul'a dönünce, ordudan ikinci kez ayrıldı. Ölümüne kadar Kabataş Lisesi'nde edebiyat öğretmenliği yaptı. 6 Mart 1920 tarihinde İstanbul'da öldü. 

Yeni Yıldan Beklentilerim

                 YENİ    YILDAN    BEKLENTİLERİM

  Ben yeni yılda mutlu, neşeli ve huzurlu bir gün bekliyorum.Dersle-
rimde 4,5 bekliyorum. Yeni yıl demek herkesin yeni bir sayfa açma-
sı demektir.Umarım herkesin yeni yılı mutlu,neşeli ve huzurlu geçer.

                   SEVGİLERLE,  AYSUN  ARSLAN.
                                                                                          
                               
                          

27 Kasım 2012 Salı

MUTLU PRENS kitap özeti

                   MUTLU     PRENS                        Ülkenin çok ünlü bir heykeliymiş. Onun ilginç bir özelliği değerli taşlarla süslenmesiymiş. Kent halkı ona" Mutlu Prens" adını takmış. 
   Sıcak mevsimler geçmiş, havalar artık soğumaya başlamış. Sıcak ülkelere göçen kırlangıç sürüleri için kent dışındaki göl, dinlenme yeriymiş. O gün göl kıyısındaki sazlıkta mola veren kırlangıçlar, dinlendikten sonra tekrar havalanmışlar. Sürüden birinin aklı, gölde-
ki bir sazda kalmış.Geri dönüp sazı yeniden görmek istiyormuş.Son-
ra vazgeçmiş.Kentin üstünden geçerken, parkın ortasındaki heykel ilgisini çekmiş. Tanışmak için, süzülüp Mutlu Prens in ayaklarının arasına konmuş. 
- Ben, kırlangıç.
- Bana da Mutlu Prens diyorlar.
- Bu ad, değerli taşlarına, gülen yüzüne çok yakışıyor.
- Gerçekten öyle mi
- Evet. Baksanıza ne denli sevimli ve gözalıcısınız demiş.
  Sözünü tamamlamıştı ki, kırlangıcın kanatlarına iki damla düşmüş bunlar mutlu prensin gözyaşlarıymış. Kırlangıç çok şaşırmış.
- Neden ağlıyorsunuz. Yoksa sizi üzecek bir şey mi yaptım diye sor-
muş kırlangıç.
- Hayır dostum. Siz üzmediniz. Ben, eskiden sarayda yaşardım. Sa-
rayın dışında olup bitenden haberim yoktu. Gün geldi, öldüm. Ölünce sevenlerim işte bu heykelimi yapıp kenti çepeçevre    görebildiğim bu parka koydular. Şimdi buradan herşeyi görebiliyo-
rum. Yardıma ihtiyacı olan insanları gördükçe de hüzünleniyor, göz-
yaşlarımı tutamıyorum demiş.
- Sizi çok iyi anlıyorum, demiş kırlangıç.
  Mutlu Prens,
- Örneğin, kent dışındaki köhne mahallede, yaşlı yoksul bir kadın terzi var. Hasta oğlunun ondan istediği bir bardak portakal suyunu
alıp içiremiyor. Bu yüzden anne yüreği acılar içinde, demiş.
  Kırlangıç, 
- Üzülmekte haklısınız, ama ne yapabilirizki demiş.
  Mutlu Prens,
- Bana yardım edebilirseniz, annesini de hasta çocuğu da mutlu ede-
bilirsiniz demiş.
  Kırlangıç önce düşünmüş, sonra yardım etmek istemiş.
  Mutlu Prens,
- Öyleyse kılıcımın kabzasındaki elması terzi kadına götürür müsü-
nüz, bu elması satarak çocuğunu sağlığına kavuşturabilir demiş.
  Kırlangıç söylenileni yapmış. Mutlu Prens yardıma muhtaç birisini
gördükçe kırlangıça söylemiş, kırlangıçta dayanamayıp yapmış ve Mutlu Prens in bütün elmasları gitmiş. En sonunda da Mutlu Prens görememiş ve kırlangıç dayanamayıp onunla kalmış. Kırlangıç soğuktan ölmüş ve Mutlu Prens in kalbi dost acısına dayanamayıp 
ortasından çatlamış. 
  Kent yöneticileri, ertesi gün Mutlu Prens in bu son halini görünce
şaşıp kalmışlar. Heykelin ayakları arasında bir kuş ölüsü varmış.Gö-rünüşünü hiç beğenmediği heykeli hemen yıktırmış. Mutlu Prens in heykeli eritilmeye gönderilmiş. Eritme işinde çalışanlar, heykelin çatlayan kalbinin erimediğini görüp şaşırmışlar. 
  O sırada yeryüzünün en değerli iki nesnesini aramaya çıkan bir meleğin bu kente uğradığı söylentisi yayılmış. Halk meleğin, çöpe atılan kırlangıç ölüsü ile Mutlu Prens in erimeyen kurşun kalbini alarak gökyüzüne yükseldiğini söylüyormuş. Mutlu Prens ve kırlangıç gökyüzünde mutlu bir şekilde dostluklarını sürdürmüşler.

ÖĞRETMENİM

                    ÖĞRETMENİM                                  

Öğretmenim,
Sen bizi her zaman korudun,
Hiç usanmadan bizle uğraştın,
Benim canım öğretmenim.

Öğretmenim sen bizim hep içimizdesin,
Sen bizi hep ısıtırsın,
Bizim için en iyisini düşünürsün,
Benim canım öğretmenim.

Bir gün ben de senin gibi meslek sahibi olacağım,
Bana da öğrencilerim bir gün böyle şiir yazacaklar,
Siz bizim her zaman içimizdesin,
Benim canım öğretmenim.

Öğretmenim sen çok iyi kalpli birisin,
Biz sizi çok seviyoruz,
Siz bizim her zaman içimizdesin,
Benim canım öğretmenim.

Biz sizi hiç unutmayacağız,
Sizi hep seveceğiz,
Derslerimize çalışacağız,
Benim canım öğretmenim.

16 Kasım 2012 Cuma

ATATÜRK' E MEKTUP

                               ATATÜRK 'E    MEKTUP                                          

       Atatürk'üm,
   Sen bizi düşmanlardan kurtardın, sana büyük bir borcumuz var. Sen kadınlara seçme ve seçilme hakkı verdin. Hiç pes etmedin ve bizi düşmanlardan kurtardın. Herkesin iyiliğini düşündün ve bencillik etmedin. Herkese soyadı verdittirdin. Arap harfleri yerine yeni Latin harfleri yani alfabe getirdin. Herkese kendini sevdirdin ve çok dürüst bir şekilde düşmanlarla savaştın. Sen bizim kahramanımızsın. Seni çok seviyorum.